27 Ekim 2009 Salı
26 Ekim 2009 Pazartesi
Fatoş
Ömrümü adadım gözün doymadı
Arzun arzusunu buldumu Fatoş
Muradın ben idim ama olmadı
Gönlün muradını aldımı Fatoş
Yıkılsın gezdiğin ovalar köyler
Kanasın elini sürdüğün tüyler
Dilin muradını aldığın söyler
Gönlün muradını aldımı Fatoş
Taş olsun elinden tutup götüren
Kör olsun seninle gülüp oturan
Yıkılan bu dünyam senin hatıran
Benim sende anım kaldımı Fatoş
Nasıl sevdiğimi kimse bilmezdi
Eğer isteseydin engel kalmazdı
Hani sen ölürdün aşkın ölmezdi
Zaman yeminini sildimi Fatoş
Şimdi haram oldun gerçek yabancı
Önce umudumdun şimdiyse sancı
Yemin etme söyle doğru yalancı
İçindeki samet öldümü Fatoş....
Filizlendi Kuruyan Dalım
Kitaplarda okurdum melekleri
Hep merak ederdim
Nasıllar, neye benzerler
Ne yiyip ne içerler
Ve seni tanıdım
Önce kaçamak bir bakış
Sonra tatlı bir gülüş
Ve sıcak bir merhaba
O anı unutamıyorum inan
Farkındamısın bilmiyorum
Gözlerim sende kaldı
Alamadım bütün gece geriye
Yüreğimde bir kıpırtı
Gözlerimde bir ışıltı oluştu
FİLİZ lendi kuruyan dalım
Yaprak verdi cananım
Melektin,
Yıllar sonra karşıma çıkan
Küllenen duygulara
Can veren hayat bulan
Seninle geçen her anımda
Mutlu huzurlu iken
Sensiz gecelerde
Zindandaki mahkum misali
Özledim seni
Güleceksin belki
Evet hemde çok özledim
Her an seni düşünüyorum
Eğer aklına düşüyorsam zamansız
Yüzünde tebessüm oluşuyorsa
Dudakların kuruyorsa
Gözlerin buğulanıyorsa istemeden
Uzatıyorum elimi sana
Tutmanı istiyorum yanlızca
Kenetlensin ayrılmayacakmışçasına
Yüreğinin götürdüğü yerde buluşalım
Allah aşkına...............................
Bilemezz sin
Yaşamın bir oyunumu
Bilmiyorsun bilemezsin
Bu dünyanın taa sonunu
Bilmiyorsun bilemezsin
Kaderinle baş başa kal
Gençliğini tatmadan öl
Aşık olda belanı bul
Bilmiyorsun bilemezsin
Yaşadığını sanarsın
Sende aşk ile yanarsın
Elbet sonunda kanarsın
Bilmiyorsun bilemezsin
AHMET gibi olma sakın
Şöyle bir etrafa bakın
Ölüm vardır uzak yakın
Bilmiyorsun bilemezsin
(1980/GEBZE
AHMET BÖGÜN)
Belki bir zaman
Bırak gam kederi ağlama keçe
Bu hayat gülecek ama ne zaman
Tutunmak istesek hayata bazen
Zalim kader vurur vurur her zaman
Ne kötülük ettin nedir günahın
Şu zalim kullarda kalmasın ah ın
Bak hazan geliyor geçti gençliğin
Zalim kullar vurur vur ur her zaman
Keje senin adın sevgidir sevgi
Umutları sakla yarına belki
Yetmez mi ağlaman bir sefer gül ki
Zalim felek uzak dursun bir zaman
AHMET der elini ver ki gidelim
Sevgi bağlarında güller derelim
Sevgiden şehirler köyler kuralım
Umut gelir belki uğrar bir zaman
(AHMET BÖGÜN
02/10/2007/
GEBZE)
Ahmet Bögün
Başıma yıktın
Dün gece ansızın yıktın kaşını
Benden gizliyordun her bakışını
Gelip bir görseydin şu göz yaşımı
Sen benim dünyamı başıma yıktın
Sana sev diyemem buna hakkım yok
ağlayan gönlünün hiçbir dostu yok
Şimdi sen gülüp eğlenmene bak
Sen benim dünyamı başıma yıktın
Bir gün belki sende beni seversin
Kanayan yarama merhem çalarsın
Dermansız derdime ortak olursun
Sen benim dünyamı başıma yıktın
AHMET gurbet ele yolcu olursun
Her gün meyhanede çare ararsın
İlacım sendedir bunu bilirsin
Yar benim dünyamı başıma yıktın
(1981
GEBZE
AHMET BÖGÜN)
Ahmet Bögün
Seni Arıyorum
Yakamozlar denizde oynaşırken
A,ya düşer cemalinin gölgesi
Yıldızlar göz kırpıp kımıldaşırken
Seni arıyorum neredesin.? sen...
Mimozalar,papatyalar zambaklar
Seranatla rüzgarda savrulurken
Ağaçlarda oynaşırken yapraklar
Seni arıyorum neredesin.? sen..
Gülüzarda bülbüller ötüşürken
Sevgililer el ele tutuşurken
Gül le bülbül tenhada öpüşürken
Seni aruyorum neredesin.?sen
Geceleri hülyalara dalarken
Ay benimle alay edip gülerken
Hasretinden saçlarımı yolarken
Seni arıyorum neredesin.? sen...
Bahri KANDAZ
25 Ekim 2009 Pazar
Mona Rosa
Link:
Monna Rosa
I-AŞK VE ÇİLELER
Monna Rosa, siyah güller, ak güller
Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa siyah güller, ak güller!
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Bakar ürkek ürkek tavşanlar dağa.
Monna Rosa, bugün bende bir hal var,
Yağmur iğri iğri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.
Zeytin ağacının karanlığıdır
Elindeki elma ile başlayan
Bir yakut yüzükte aydınlanan sır,
Sıcak ve minnacık yüzündeki kan,
Zeytin ağacının karanlığıdır.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar,
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur,
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçegini eziyor gibi...
Ellerinden belli olur bir kadın.
Denizin dibinde geziyor gibi,
Ellerin, ellerin ve parmakların.
Açma pencereni, perdeleri çek:
Monna Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek;
Anla Monna Rosa, ben öteliyim...
Açma pencereni, perdeleri çek..
Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna;
Saat on ikidir, söndü lambalar.
Uyu da turnalar gelsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar;
Zaman ne de çabuk geçiyor Monna
Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçenin incirlerine;
Kiminin rengi ak, kimisi sarı.
Ah! beni vursalar bir kuş yerine!
Akşamları gelir incir kuşları...
Ki ben, Monna Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar... Su kenarında
Ki ben Monna Rosa bulurum seni.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım sığmaz öyle her saza,
En güzel şarkıyı bir kurşun soyler...
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak:
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış,
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.
Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı,
Artik inan bana muhacir kızı.
Altın bilezikler, o korkulu ten,
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne;
Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen,
Bir tüy ki, kapalı geceye, güne
Altın bilezikler o korkulu ten!
*
Monna Rosa, siyah güller, ak güller
Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa siyah güller, ak güller!
Sezai Karakoç
15 Ekim 2009 Perşembe
BESMELE
Hergün biraz daha yoruyor beni
Hasretinle başa çıkamıyorum
Hergece bir yerden vuruyor beni
Sağ salim sabaha çıkamıyorum
Savaşta geçirdim sanki bir ayı
Düşmandan almadım ben bu yarayı
Giderken verdiğin tek sigarayı
Hatıradır diye yakamıyorum
Vicdanın halimi hiç mi sormuyor ?
Küsecek ne yaptım aklım ermiyor !
Zalimsin demeye dilim varmıyor
Tavrına bir isim takamıyorum
Yeterki mektup yaz canımı dile
Yetmezse uğrunda çektiğim çile
Nazar değer diye resmine bile
BESMELE çekmeden bakamıyorum...
Cemal SAFİ
Hasretinle başa çıkamıyorum
Hergece bir yerden vuruyor beni
Sağ salim sabaha çıkamıyorum
Savaşta geçirdim sanki bir ayı
Düşmandan almadım ben bu yarayı
Giderken verdiğin tek sigarayı
Hatıradır diye yakamıyorum
Vicdanın halimi hiç mi sormuyor ?
Küsecek ne yaptım aklım ermiyor !
Zalimsin demeye dilim varmıyor
Tavrına bir isim takamıyorum
Yeterki mektup yaz canımı dile
Yetmezse uğrunda çektiğim çile
Nazar değer diye resmine bile
BESMELE çekmeden bakamıyorum...
Cemal SAFİ
12 Ekim 2009 Pazartesi
Garip Serseri
aşk denizindeyim ben ıstırapla doluyum
dadaşlar diyarından bir çiftçinin oğluyum
rüzgar vurunca bana tozak olur karlarım
palandöken diyarından bir garip serseriyim...
dadaşlar diyarından bir çiftçinin oğluyum
rüzgar vurunca bana tozak olur karlarım
palandöken diyarından bir garip serseriyim...
Zamana Esir Düşmek
Zamana esir düşmek……
Takvimlerin düşmanı olsada gözlerimiz
Zamana esir olan sitemli sözlerimiz
Sevmeye geç kalıpta gülmese yüzlerimiz
Kader deyip keşkelere sığındık
zamana esir düşüp acılara dayandık
eskileri düşünüp acısada canımız
sol yanımız
kanımız
Takvimlerin düşmanı olsada gözlerimiz
Zamana esir olan sitemli sözlerimiz
Sevmeye geç kalıpta gülmese yüzlerimiz
Kader deyip keşkelere sığındık
zamana esir düşüp acılara dayandık
eskileri düşünüp acısada canımız
sol yanımız
kanımız
********meyesin
şiirlerim vardı maziden kalan
duygular gerçekti sevgiler yalan
beni dertlerimin seline salan
sende gün yüzünü göremeyesin
ölmek istesende ölemeyesin...
seherde saklıdır gerçek sevgiler
şiire dökülmez bazı duygular
yaşayan anlatamaz, yaşanan anlayamaz
anlatılmaz yaşanır aşkın esirleriyiz
doğunun kaba insanı hassas yürekleriyiz
duygular gerçekti sevgiler yalan
beni dertlerimin seline salan
sende gün yüzünü göremeyesin
ölmek istesende ölemeyesin...
seherde saklıdır gerçek sevgiler
şiire dökülmez bazı duygular
yaşayan anlatamaz, yaşanan anlayamaz
anlatılmaz yaşanır aşkın esirleriyiz
doğunun kaba insanı hassas yürekleriyiz
Arkadaş
umutlar insanın tesellisidir
acılara yenik, düşme arkadaş
yaşayan hayatın ta kendisidir
kendini aşmaktan, korkma arkadaş
doğru bildiğin yollarda, şaşmadan yürü
sakın yanlış yola, sapma arkadaş
özünden ayrılma, koru kültürü
dininide yabana, atma arkadaş
acılara yenik, düşme arkadaş
yaşayan hayatın ta kendisidir
kendini aşmaktan, korkma arkadaş
doğru bildiğin yollarda, şaşmadan yürü
sakın yanlış yola, sapma arkadaş
özünden ayrılma, koru kültürü
dininide yabana, atma arkadaş
Bir Kere
Acısız hüzünsüz insan varmıdır
Ağlarsan zarar mı yoksa karmıdır
Kıştan sonra gelen hep baharmıdır
Şu garip aleme daldık bir kere
Acıya kedere derde boyandık
Az konuşup çoğu susup dayandık
Çoğu gümüş azı altın sayandık
Üzülüp ağlarken güldük bir kere
Ağlarsan zarar mı yoksa karmıdır
Kıştan sonra gelen hep baharmıdır
Şu garip aleme daldık bir kere
Acıya kedere derde boyandık
Az konuşup çoğu susup dayandık
Çoğu gümüş azı altın sayandık
Üzülüp ağlarken güldük bir kere
Yazılan Gelir Başa Çekilen Tasa Boşa
dert edinme herşeyi,üzme kendini boşa
hata yaptım diyerek,elini vurma başa
dünyaları verirler,gözünden akan yaşa
yazılan gelir başa, çekilen tasa boşa
hayata itimat et, artık hayatı yaşa
derdi kederi boşver,etme kendine tasa
hiç yaşarmı sevgiler,sevenleri olmasa
yazılan gelir başa,çekilen tasa boşa
tedbir alıp taktiri bırakırsan Mevlaya
maddeye değer verme kim kalmışki dünyaya
gidecek yerin toprak,iman eyle Hüdaya
yazılan gelir başa,çekilen tasa boşa
hata yaptım diyerek,elini vurma başa
dünyaları verirler,gözünden akan yaşa
yazılan gelir başa, çekilen tasa boşa
hayata itimat et, artık hayatı yaşa
derdi kederi boşver,etme kendine tasa
hiç yaşarmı sevgiler,sevenleri olmasa
yazılan gelir başa,çekilen tasa boşa
tedbir alıp taktiri bırakırsan Mevlaya
maddeye değer verme kim kalmışki dünyaya
gidecek yerin toprak,iman eyle Hüdaya
yazılan gelir başa,çekilen tasa boşa
Zayi
derinden derine bir ah çekerim
zaya geçen yaşantıma vay diye
hergün değişik bir zehir içerim
geri kalan yaşantıma zay diye
adım palandöken soyadım dadaş
şiir seven yüreklere olayım sırdaş
yabana atma bu şiirimi oku arkadaş
yıllanmış duygularıma say diye diye
zaya geçen yaşantıma vay diye
hergün değişik bir zehir içerim
geri kalan yaşantıma zay diye
adım palandöken soyadım dadaş
şiir seven yüreklere olayım sırdaş
yabana atma bu şiirimi oku arkadaş
yıllanmış duygularıma say diye diye
Zamansız Gelişin Ne Anlamı Var
iş işten geçince gelmenin ne anlamı var
iş ki sana ihtiyacım olduğunda gel
ben göz yaşı dökünce olmaz isen yanımda
kuruyunca gözyaşlarım ne anlamı var
iş ki sana ihtiyacım olduğunda gel
ben göz yaşı dökünce olmaz isen yanımda
kuruyunca gözyaşlarım ne anlamı var
Komando 1
bıçağı kurşun kurşunu sevda söker,kurşunla ölmeyenler sevgiye boyun büker.....
karanlık geceler dağlarda yatar
söylemez derdini içine atar
merdolan insanı namertler satar
kaderi karaymış bu komandonun
unutur sevdiği aramaz onu
düşünmez yarını beklemez sonu
bırakıp gidince namerdin soyu
boynu bükük kalır bu komandonun
Ne Gerek
gönülden gönüle uzanan yollar
gün gelir acıyı kederi sollar
ıstırap verince sarılan kollar
sevgiye ne gerek,aşka nerek
gün gelir acıyı kederi sollar
ıstırap verince sarılan kollar
sevgiye ne gerek,aşka nerek
Yakardım Geceleri
gelecek yarim olsa yakardım geceleri
dilimde tüy olurdu isminin heceleri
sevmezmiydim delice bir sevenim olsaydı
getiren ayağının olurdum keçeleri
dilimde tüy olurdu isminin heceleri
sevmezmiydim delice bir sevenim olsaydı
getiren ayağının olurdum keçeleri
İşimiz Olmaz
GÜLEN GÖZLER AĞLARSA KAŞLA İŞİMİZ OLMAZ
DÜŞÜNCELER YANLIŞSA BAŞLA İŞİMİZ OLMAZ
YÜREĞİ TAŞ OLANIN SEVGİSİNİ NEYE YARAR
TOPRAKTAN YARATILDIK TAŞLA İŞİMİZ OLMAZ
SEVGİMİZ YARADANA KULLA İŞİMİZ OLMAZ
HAKİKAT GERÇEKTEDİR DÜŞLE İŞİMİZ OLMAZ
YARADILAN SEVİLİR YARADANDAN ÖTÜRÜ
AŞKIMIZ ATEŞ OLUR YAŞLA İŞİMİZ OLMAZ...
DÜŞÜNCELER YANLIŞSA BAŞLA İŞİMİZ OLMAZ
YÜREĞİ TAŞ OLANIN SEVGİSİNİ NEYE YARAR
TOPRAKTAN YARATILDIK TAŞLA İŞİMİZ OLMAZ
SEVGİMİZ YARADANA KULLA İŞİMİZ OLMAZ
HAKİKAT GERÇEKTEDİR DÜŞLE İŞİMİZ OLMAZ
YARADILAN SEVİLİR YARADANDAN ÖTÜRÜ
AŞKIMIZ ATEŞ OLUR YAŞLA İŞİMİZ OLMAZ...
Mutlu Ol Mutlu Kal Hayatı Yaşa
yaşama sevinçle umutla bağlan
hiç üzülme üzme mantığı kullan
aşk imiş sevgiymiş hepisi yalan
mutlu ol mutlu kal hayatı yaşa
devam eder hayar herşeye rağmen
ayrılıklar olur sevgiye rağmen
unutulur deyip avunur insan
mutlu ol mutlu kal hayatı yaşa
gülen gözlerinden hiç yaş akmasın
kem gözlerden sakın sana bakmasın
ayrılık ateşi seni yakmasın
mutlu ol mutlu kal hayatı yaşa
dolu dolu geçsin bütün günlerin
bu günü etkilemesin geçen dünlerin
yarına umutla baksın gözlerin
mutlu ol mutlu kal hayatı yaşa
yaşama umudum seninle coştu
sen olmadan önce yolum yokuştu
şu yalan dünyanın herşeyi boştu
mutlu ol mutlu kal hayatı yaşa
sonraki yıllarda görürsen beni
tanıma konuşma sorma halimi
içimizde yer alan aşk-ı zalimi
düşünme hiç boşver hayatı yaşa
mutlu ol mutlu kal hayatı yaşa
yanlızlıkta yanlız kaldı yanımda
yanlızlıkta yanlız kaldı yanımda
çıkar yol aradım bulamıyorum
gözlerim felç oldu çok ağlamakla
silem dedim ama silemiyorum
dostum arkadaşım canım yoldaşım
olmadı sevgilim bir gönüldaşım
Erzurum diyarım ben bir Dadaşım
kalam dedim ama kalamıyorum
hasret kaldım vatanıma yurduma
yanlızlıktan düştüm kendi derdime
küskünüm herkese bakmam ardıma
gidem dedim ama gidemiyorum
ahvalim ibrettir devr-i aleme
yürekten sökülen düştü kaleme
gönülden ettiğim iki kelama
kıyam dedim ama kıyamıyorum
hal-i ahvalimi dedim ellere
sevindi düşmanlar düştüm dillere
sazımı alıpta vurdum tellere
çalam dedim ama çalamıyorum
Nahır
seni görüp yüregim bir hos olir
yanir yanir tutusur ataslanir
sonra iste öyle kaybolir sönir
diyecagsanki niye
iste eyle
aksam olur davar gelir nahir gelir
beklirem beklirem bir sen gelmirsen
baban/anan seni bizim yakaya koymir
diyecagsanki niye
iste eyle
geceleri seni hep düsünirem
pencereye bakip seni görürem
gel" direm gaybolup birden gidiysen
diyecagsanki niye
iste eyle
yanir yanir tutusur ataslanir
sonra iste öyle kaybolir sönir
diyecagsanki niye
iste eyle
aksam olur davar gelir nahir gelir
beklirem beklirem bir sen gelmirsen
baban/anan seni bizim yakaya koymir
diyecagsanki niye
iste eyle
geceleri seni hep düsünirem
pencereye bakip seni görürem
gel" direm gaybolup birden gidiysen
diyecagsanki niye
iste eyle
Totum Şelalesi
Tortum Şelalesi Muazzam şatafatı ve görüntüsüyle insanları büyüleyen yapısıyla muhteşem olup hemen alt kısmına indiğinizde suyun çarpma hızıyla oluşan ve resimde duman gibi oluşan su parçacıkları insanı yavaşça sırılsıklam eder.Tam ıslandım yukarıya çıkıpta kuru giysilerimi giyeyim diye düşündüğünüz anda siz daha yolun yarısında iken üzerinizdeki elbiselerin kuruduğunu görürsünüz....imkanınız varsa bunu mutlaka yaşayın derim.
11 Ekim 2009 Pazar
Lale
Lale nedir diye seslendim dağlara
Aşkımız dediler
Lale nedir diye sordum denizlere
Varlığımız dediler
Lale nedir diye sordum insanlara
Bilmiyoruz dediler
Lale nedir diye sordum çiçeklere
Tanrının yapraklarıdır dediler.
http://www.sevgim.net/siirler/siir.asp?id=9902&siir=Lale.html şiir bağlantı verilen siteden alıntıdır
Aşkımız dediler
Lale nedir diye sordum denizlere
Varlığımız dediler
Lale nedir diye sordum insanlara
Bilmiyoruz dediler
Lale nedir diye sordum çiçeklere
Tanrının yapraklarıdır dediler.
http://www.sevgim.net/siirler/siir.asp?id=9902&siir=Lale.html şiir bağlantı verilen siteden alıntıdır
10 Ekim 2009 Cumartesi
Hicran
1999 yılındaki amatör kaydımıza kasetimize ismini veren sözleri Alaattin KAHRAMAN a müziği Mahmut KIVANÇ ve Samet TÜRETKEN e ait eser;
9 Ekim 2009 Cuma
Uçuş Sırları
Alelâde bir sinek nasıl düz olarak uçup da tavana ters bir şekilde ve fevkalâde mükemmel bir iniş yapar?
Bazı yusufçuklar nasıl olur da saatte 90 km hızın üstüne çıkarlar veya bazı kelebekler (8 km) yüksekliğe varabilirler?
Ve diğer bir takım böcekler, nasıl yüzlerce kilometreyi yemeden içmeden ve dinlenmeden katedebilirler?
Buna benzer sorular en keskin zekâları bile hayrete sevketmektedir. Aristo, (ki antik çağın en büyük bilgini denilebilir) uçan cismin arkasındaki boşluğa, havanın hücumu ile hızlandıklarını ileri sürmüştü. Rönesans bilgini Leonardo da Vinci, uçan yaratığın kanatlarını çırpmasının havayı yoğunlaştırdığını ve yaratığın üzerinde taşındığı bir platform oluştuğunu düşünmüştü. Tabii ki iki bilgin de birşeyler söylemiş; ama doğruyu tam aksettirememişlerdi. Daha sonra, 1930’larda bile bir Fransız zoolog A. Magnan hassas hesaplamalar yapıyor ve iri arıların uçmak için çok ağır olduğu sonucuna varıyordu! (Ve bu hatayı yapan ilk kişi o değildi.) Fakat bütün bunlar, Prof. T. Weis-Fogh'un Cambridge Üniversitesinde böceklerin yüksek hızlı filmlerle incelenmesine öncülük etmesi ile değişti. Bu ve buna benzer çalışmaların sonucunda böcek uçuşlarının sırlan çözülüyor gibiydi.
Arıların uçuşunu ele alın, hızlı fotoğraf tekniği sayesinde, artık şimdi biliyoruz ki, arıların göğüslerinde, vücutlarının orta kısmında, böceğin kanatlarını (her çırpış aşağı ve yukarı bir hareket olmak üzere) saniyede 400–500 defa çırpmasını sağlayan kuvvetli kasları mevcuttur. Bu çırpışlar arının ağırlığını karşılayacak kuvvetten daha fazla kaldırma kuvveti meydana getirir. Hatta bazı tatarcıklar saniyede 1000 defa kanat çırparlar. Böceklerin (kitin) denilen maddeden yapılmış kanatlan, düzden yuvarlağa kadar çeşitli şekillerde değişir. Bu değişmeler böceğe kanat çırparken, nâzik bir uçuş kontrolü sağlar. Dahası, kanat çırpışları basit bir aşağı-yukarı hareketten çok uzaktır. Aksine yandan görünüş itibariyle kanat uçları (sekiz) şekli çizerler. Kanatlar aşağı ve ileri hareket eder, sonra arkaya ve yukarı doğru kavis çizer ve tekrar aşağı hareket eder. Kanatların açı ye eğrilikleri bu arada değişir durur. Bu şekilde kanat çırpış kaldırma ve ileri gitme hareketlerini de sağlar. Bir böcek havada asılı kaldığı zaman kanat çırpma hareketlerindeki (sekiz) şekli yassılaşır, hemen hemen ufki (yatay) hale gelir. Bu daha çok helikopterin yatay pervanesinin hareketine benzer. Kaldırma ve ileri gitme hareketleri kesinlikle dengelendiğinden böcek havada, sanki hiç hareket etmiyormuş gibi asılı duruyor hissini verir.
Fakat bir sineğin tepetaklak tavana iniş yapması nasıl olur? Hızlı filmler bu bulmacaya da bir çözüm getirmiş gibidirler. Bu filmler göstermiştir ki, böcek tavana 45° açı ile uçarak düz biçimde ve Ön ayaklarını tavana değer değmez, ileri ve yukarı doğru yuvarlanıp, yapışkan olan diğer dört ayağını tavana yapıştırır.
Tabii, kaçınılmaz olarak diğer bilmeceler çözümsüz kalmıştır. Bir de böceklerin neden ve nasıl göç ettikleri var ki doğrusu o da çok enteresan sayılır: İlkbaharda bir cins kelebek ABD den Meksika'ya göç eder. Yakın zamanlarda, göç eden bir kelebek sürüsü, saatte 10 km hızla uçuyordu, 64 km eninde idi ve bir yerden geçmesi 3 gün aldı (720 km uzunluğunda). Uzmanlar böceklerin daha iyi iklim şartlan ve yiyecek için göç ettiklerini söylüyorlar, fakat halâ pek çok sır, bu uzun göçlerin ve böcek uçuşundaki pek çok gerçeklerin etrafını sarmıştır. Fakat bütün bu büyüleyici sorulara son birkaç on yılda, daha önceki yüzyıllara nisbetle cevap verilmiş ise de, verilen cevaplar, mevzuu sırf cevapsız bırakmamak için ortaya atılmış bir kısım nazariyelerden ibaretdir. Kimbilir belki de, herşeyin hakiki sebebi bulunacağı, ilimlerdeki tıkanıklıkların açılıp tekniğe aydınlık getirileceği güne kadar da bu böyle devam edecekdir…
Science Digest (Haz. 1982)'dan derlenmiştir.
Sızıntı
Bazı yusufçuklar nasıl olur da saatte 90 km hızın üstüne çıkarlar veya bazı kelebekler (8 km) yüksekliğe varabilirler?
Ve diğer bir takım böcekler, nasıl yüzlerce kilometreyi yemeden içmeden ve dinlenmeden katedebilirler?
Buna benzer sorular en keskin zekâları bile hayrete sevketmektedir. Aristo, (ki antik çağın en büyük bilgini denilebilir) uçan cismin arkasındaki boşluğa, havanın hücumu ile hızlandıklarını ileri sürmüştü. Rönesans bilgini Leonardo da Vinci, uçan yaratığın kanatlarını çırpmasının havayı yoğunlaştırdığını ve yaratığın üzerinde taşındığı bir platform oluştuğunu düşünmüştü. Tabii ki iki bilgin de birşeyler söylemiş; ama doğruyu tam aksettirememişlerdi. Daha sonra, 1930’larda bile bir Fransız zoolog A. Magnan hassas hesaplamalar yapıyor ve iri arıların uçmak için çok ağır olduğu sonucuna varıyordu! (Ve bu hatayı yapan ilk kişi o değildi.) Fakat bütün bunlar, Prof. T. Weis-Fogh'un Cambridge Üniversitesinde böceklerin yüksek hızlı filmlerle incelenmesine öncülük etmesi ile değişti. Bu ve buna benzer çalışmaların sonucunda böcek uçuşlarının sırlan çözülüyor gibiydi.
Arıların uçuşunu ele alın, hızlı fotoğraf tekniği sayesinde, artık şimdi biliyoruz ki, arıların göğüslerinde, vücutlarının orta kısmında, böceğin kanatlarını (her çırpış aşağı ve yukarı bir hareket olmak üzere) saniyede 400–500 defa çırpmasını sağlayan kuvvetli kasları mevcuttur. Bu çırpışlar arının ağırlığını karşılayacak kuvvetten daha fazla kaldırma kuvveti meydana getirir. Hatta bazı tatarcıklar saniyede 1000 defa kanat çırparlar. Böceklerin (kitin) denilen maddeden yapılmış kanatlan, düzden yuvarlağa kadar çeşitli şekillerde değişir. Bu değişmeler böceğe kanat çırparken, nâzik bir uçuş kontrolü sağlar. Dahası, kanat çırpışları basit bir aşağı-yukarı hareketten çok uzaktır. Aksine yandan görünüş itibariyle kanat uçları (sekiz) şekli çizerler. Kanatlar aşağı ve ileri hareket eder, sonra arkaya ve yukarı doğru kavis çizer ve tekrar aşağı hareket eder. Kanatların açı ye eğrilikleri bu arada değişir durur. Bu şekilde kanat çırpış kaldırma ve ileri gitme hareketlerini de sağlar. Bir böcek havada asılı kaldığı zaman kanat çırpma hareketlerindeki (sekiz) şekli yassılaşır, hemen hemen ufki (yatay) hale gelir. Bu daha çok helikopterin yatay pervanesinin hareketine benzer. Kaldırma ve ileri gitme hareketleri kesinlikle dengelendiğinden böcek havada, sanki hiç hareket etmiyormuş gibi asılı duruyor hissini verir.
Fakat bir sineğin tepetaklak tavana iniş yapması nasıl olur? Hızlı filmler bu bulmacaya da bir çözüm getirmiş gibidirler. Bu filmler göstermiştir ki, böcek tavana 45° açı ile uçarak düz biçimde ve Ön ayaklarını tavana değer değmez, ileri ve yukarı doğru yuvarlanıp, yapışkan olan diğer dört ayağını tavana yapıştırır.
Tabii, kaçınılmaz olarak diğer bilmeceler çözümsüz kalmıştır. Bir de böceklerin neden ve nasıl göç ettikleri var ki doğrusu o da çok enteresan sayılır: İlkbaharda bir cins kelebek ABD den Meksika'ya göç eder. Yakın zamanlarda, göç eden bir kelebek sürüsü, saatte 10 km hızla uçuyordu, 64 km eninde idi ve bir yerden geçmesi 3 gün aldı (720 km uzunluğunda). Uzmanlar böceklerin daha iyi iklim şartlan ve yiyecek için göç ettiklerini söylüyorlar, fakat halâ pek çok sır, bu uzun göçlerin ve böcek uçuşundaki pek çok gerçeklerin etrafını sarmıştır. Fakat bütün bu büyüleyici sorulara son birkaç on yılda, daha önceki yüzyıllara nisbetle cevap verilmiş ise de, verilen cevaplar, mevzuu sırf cevapsız bırakmamak için ortaya atılmış bir kısım nazariyelerden ibaretdir. Kimbilir belki de, herşeyin hakiki sebebi bulunacağı, ilimlerdeki tıkanıklıkların açılıp tekniğe aydınlık getirileceği güne kadar da bu böyle devam edecekdir…
Science Digest (Haz. 1982)'dan derlenmiştir.
Sızıntı
Abimden Kalan Son Hatıradır
1994 yılında Van Edremitte düşen uçakta şehid olan abim İlyas TÜRETKEN için bir diğer abim Samet TÜRETKENİN yazmışolduğu ve benim yorumladığım şiir
Dadaş
Dadaş demek gardaş demek
İşte dadaş bu demektir
Gururludur gayet dikbaş
İşte dadaş bu demektir
Rüzgardır dağdaşın hızı
Dadaş doğunun yıldızı
Selçuk Türklerinden özü
İşte dadaş bu demektir
Dadaş gayet tatlı dilli
Edepli efkânlı yollu
Bakışı sert göğsü kıllı
İşte dadaş bu demektir
Moskof sınırları aştı
Buna dur diyen dadaştı
Ninesi bile savaştı
İşte dadaş bu demektir
Dokunmasan dadaş kızmaz
Dadaş ahlakını bozmaz
Bir coşar dünyaya sığmaz
İşte dadaş bu demektir
Reyhani'yim gözyaşımız
Kılıç tutsun dadaşımız
Yaratandır yoldaşımız
İşte dadaş bu demektir
İşte dadaş bu demektir
Gururludur gayet dikbaş
İşte dadaş bu demektir
Rüzgardır dağdaşın hızı
Dadaş doğunun yıldızı
Selçuk Türklerinden özü
İşte dadaş bu demektir
Dadaş gayet tatlı dilli
Edepli efkânlı yollu
Bakışı sert göğsü kıllı
İşte dadaş bu demektir
Moskof sınırları aştı
Buna dur diyen dadaştı
Ninesi bile savaştı
İşte dadaş bu demektir
Dokunmasan dadaş kızmaz
Dadaş ahlakını bozmaz
Bir coşar dünyaya sığmaz
İşte dadaş bu demektir
Reyhani'yim gözyaşımız
Kılıç tutsun dadaşımız
Yaratandır yoldaşımız
İşte dadaş bu demektir
başım gözüm üstüne
Senden baska yar bilmem ömür boyu gözüme
Bak de yeter bakarım basım gözüm üstüne
Ister ask denizine ister hicran gölüne
Ak de yeter akarim basım gözüm üstüne
Yılda bir olsa bile seviyorum de hele
Senden gelmisse eger sefadır bana çile
Yalniz kalbimi degil koca dünyayı bile
Yak de yeter yakarim basim gözüm üstüne
Yeter ki sen bekle de hiç kalır sabir tası
Küçük bir umut bile olur gönül yoldası
Razıyım ömür boyu gece gündüz gözyası
Dök de yeter dökerim basim gözüm üstüne
Biliyorum bu askın yalnız sensın galibi
Her derdine razıyım çikmasin tek talibi
Varsin yagmur yagmasın sen iste simsek gibi
Çak de yeter çakarım basim gözüm üstüne
Tek söz etmem bu sevda vursa beni her yandan
Tanrim beni korusun benden biktigin andan
Ne kadar sevsem bile bir gün olur dünyandan
Çik de yeter çikarim basim gözüm üstüne
Biliyorum sevgili gönlünde yerim gurbet
İster silaya çagir ister hergün sürgün et
Sen mutlu ol bir tanem ben ömür boyu hasret
Çek de yeter çekerim basim gözüm üstüne
Seni bu kadar sevmek yalniz benim günahim
Hiç sikayet ettim mi bir gün çikti mi ahim
Bir elimde yüregim bir elimde silahim
Sık de yeter sıkarım basim gözüm üstüne
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)